Si'nin bir kuyuda yaşadığı doğruydu. Bir kuyuda yaşamasa bile gittiği her yere içindeki kuyuyu taşıyabilirdi. Daha doğru şeylerde vardı hayatında; o kuyudan çıkmak isteği ve bunu nasıl becereceğini bilememesi. Bildiği tüm yolları denemişti, deniyordu; çıkmayı başaramaz ise daha da deneyecekti.
Yine kafasında ki kesik kesik düşünce zincirleri sabrını zorluyor, gücünü tüketiyordu ve dünya gözlerinin önünde çözülüyordu.
Eğer diye düşünüyordu; hayat önüme koyulmuş bir yol olsaydı o yolda yürürdüm!
Si her şeyi somutlaştırıyordu. Başka türlü yaşayamıyordu. Önüne bir merdiven koysan adım adım tüketirdi o merdiveni de, merdiveni önünden çeksen bir adım dahi atamazdı öteye...ve maalesef hayatta ki engeller hep görünmeyen engellerdi.
Oturduğu yerden geleceği düşündüğünde upuzun bir yoldu bir türlü varamadığı yer, oysa geçmiş tam da sırtındaydı. Sanki hiç yürümemişti, tüketmemişti. Peki ya ne zaman geçmişti geçmişin karanlığından?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder