12 Aralık 2010 Pazar

Tatlı bir düş

Bİr yaşlı kadın başka bir ülkede yurt özleminde...yurt özlemiyle herkese gül vermekte...
Bİr yaşlı kürt kadını, ülkesinin yanıbaşında, kilometrelerce uzakta; "Herin welate xwe !"diye feryat etmekte...başında beyaz yazmasıyla gece gibi bir sokağın kaldırımında oturmakta...gözleri ülkesinin çoraklığına denizi götürmekte...mavi! masmavi! Ve gökyüzü yüzünde ülkesinin hasretiyle çizgiler belirmekte...Ve yüreğinde yanan ateş renginde güller vermekte bizlere...

14 Kasım 2010 Pazar

.

Ey örtüsüne bürünen kalk ve uyar!

8 Kasım 2010 Pazartesi

...

Hayatın ilk kıvılcımları vurduğunda bir yeni(den)doğmuşun üzerine, ürkütür onu....
Ürkme ey insan! tüm günahlarını temize çekmeye geldim der kıvılcım, ürkme daha bir aç gözlerini, aç ki ışığa aç gözlerini doyurayım, aç ki gör salt aydınlığı ki karanlığı bile yutar gelir bu hayat kıvılcımları... Yıkanma zamanıdır şimdi aydınlığın sularıyla, bir kıvılcım çıktı önce büyüdü ateş oldu yandı, yaktı tüm bedenleri ve yaktığınıda kendi kimyasına bürüdü; nur etti...

Sen bizleri de kendi aydılığına kat Ya Rabbi!

6 Kasım 2010 Cumartesi

Dönme dolap

Döndüm durdum olmadı, durmadan döndüm olmadı, senden döndüm, sana döndüm olmadı.

Arzulamaktan döndüm, istemekten, düşünmekten döndüm.... hasretine döndüm...



Bırak da bakayım gözlerine... Sen gözlerine baktığımı san ben derinine bakayım. Gözlerinde dahil kaybolsun tüm bedenin. Say ki ruhundaki ıstırap ve güzelliktir tek gördüğüm. Say ki bir deliyim ben dönme dolap içinde. Say ki gecenin bürüdüğü bir dünyayım ben. Say ki senin etrafında dönmek tavaftır benim için



Say ki mecnunum ben dinini kaybetmiş....

5 Kasım 2010 Cuma

Sır

Ne zaman cevap bulur bu sorular, ben daha kendi sırrıma bile eremedim ki! Allahım çeşit çeşit insan var! Sen herşeye kadirsin, hamdolsun.

1 Kasım 2010 Pazartesi

sessiz bir seda

Demiştim ya bir keresinde sana " Sen ve ben tufanlı bir denizin tam ortasındayız altımızdaki gemi Nuh'un gemisi değil, dikkatli ol her an batabiliriz!" diye. Gözlerin başka ufuklardaydı hani bize bakmak yerine; sırtını bana yaslamıştın ya hani... battı gemimiz ve devrildim bende. Batarken daha bir derinine senin çıkmaya yol buldum battığım deryadan bende. Artık beklemek yok sabretmek yok! Farkedersin açtığın yaraları da bir gün kapatırsın diye ümit etmek yok!
Ve tufan dindi, gemi battı, sırtımdaki yükümü indirdim, şimdi deniz çarşaf gibi güneş doğuyor yüzüme ve derin derin nefes alıyorum...Allahım ne güzel şeymiş bir deryada yalnız başına ...

29 Ekim 2010 Cuma

Gelmeli mi, gitmeli mi?

"Nerede zayıf ve suçsuz bir kuş ki onun içine SÜleyman ordu kurmuş olsun!
Şükür yahut şikayetle feryad edince yere, göğe zelzeleler düşsün!
Her demde ona Tanrıdan yüz mektup yüz haberci erişsi; o bir kere 'Ya Rabbi' deyince Haktan altmış kere 'Lebbeyk' sesi gelsin!
Hatası Tanrı indinde ibadetten daha iyi olsun; küfrüne nisbetle bütün halkın imanı değersiz kalsın!

Öyle kişiye her nefeste hususi miraç vardır. Tanrı onun tacının üzerine yüzlerce hususi taç koyar. Cİsmi topraktadır, canı lamekan aleminde , o lamekan alemi salik vehimlerinden üstündür.
O lamekan alemi, vehmine gelen bir alem olmadığı gibi, hayalinede doğmaz.

28 Ekim 2010 Perşembe

Belli belirsiz..

Bir an'da ki mutluluk mudur acaba uzun zamanlara sığdırılan bezginliklerin sebebi?

Yoksa vazgeçmek kolay mıdır bir anda acıtanlardan?

24 Ekim 2010 Pazar

Başladık...
Ve beklerken daha kaç takvim yaprağı eksilticez, söylesem utanırım, söylemesem korkarım. Gece bürüdükçe bürüyor kederleri, beklenenler yine senden geliyor. Sabrımın adını sorsalar bana "sen" derim ama sormuyorlar sadece sabırsızlığımın nedenini soruyorlar yine "sen"in adın kaçıyor ağzımdan.
Yürüyoruz...
Anladım artık benim sabrımsın, onların sabırsızlık zannettiğisin. Durup dinlenmek istedim biraz kapına geldim, niye böyle solgun görünüyorsun dediler sana bakan gözlerimi göremediler.
Git! dedin şimdilik.
Dönüyorum...
Ve dönerken herşey ne kadarda solgun görünüyor... ama alışacaksın demiştin değil mi?

21 Ekim 2010 Perşembe

sade bir fikir paylaşımı

"Geride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın. 'Farkınızda olduğum için varoldunuz, Vazgeçtiğim için artık yoksunuz'..." Paul Auster

19 Ekim 2010 Salı

Başı yok, sonu yok...

Bİr ruh şaşırırsa kıblesini eğer, çekerse alnını secdeden yada tam da secdedeyken kaybederse kabesini....bulmak yine o na düşer bir başkasına değil! Ve kaybolmuşken yolun ortasında dişlerini kanatan küfürleri kendine savurmuştur aslında ve severken yaratıcısını ondan nefret etme ihtimalini yok eder kaybederek kendini...Nefret ve sevgi aynı dairenin içinde dolanan iki olgudur biri büyümeye başlarsa dengesizlikler ortaya çıkar, bir sağa bir sola savrulmaya başlar terazi; aciz ruh ise nefretin küçülmesini istemez aslında sevginin nefretle birleşmesini, nefretin sevginini içinde erimesini ve sevginin varlığına bürünmesini ister ve böylelikle sevgisi ivme kazanacaktır.
Ve bir ruh yaratıcısına söylediği hiç bir sözden pişman değilse eğer hatta yaratıcısıda sabırla yol gösteriyorsa hala ona çemberin dışında kalanların üzülmesine, yada bunları hakettim mi? gibi sorular sormasına gerek yoktur.... Çünkü ruh un derdi ancak yaratıcısıyladır, onun haykırışı rabbinin gönlünedir. Ruh ona çevrilmiş onca göz arasında yalnız birini diler...ve söylediği tüm sözler onun ilgisini celbetme isteğinden kaynaklanır.

26 Ağustos 2010 Perşembe

yara bende,ok sende yara bende...

Beklerken azlar da çoğalır, az kaldı deme o yüzden. Ya şimdi olsun yada azlar çoğalır işte...

Küllerin arasında uzatmış başını, gözleri mahmur, çıktığı savaşın yorgunluğunda ve kısık,dikkatsiz ve gözlerindeki mağarada bir ışık, bir heyecan kıpırtısı bakıyor öylece...
dinlenmek desek değil.... yeniden doğmak istiyor anka kuşu misali, mucize bekliyor mucizelere inanmazken eli yok ki yardım etsin kendine. Yüzü toz toprak içinde kalmış.

Akşam olmuş, akşam geçmiş gelmiş sehere dayanmış....ufukta bir kıpırtı, yüreğinde bir kıpırtı derinden, toprak kıpırdıyor nefes alıyor.
Bekliyor bakışlarını dikmiş... ağırlaşmış göz kapakları bekliyor...tıpkı umudun bittiği yerde mucizenin başlaması gibi... bekliyor...
Ama az kaldı deme!!! Çünkü dar zamanlarda azlar çoğalıyor.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Ol'malı

Ben katlanamadım senin yok olma fikrine bunca insan varlığından habersizken!!! Bir an düşündüm sadece yok olduğunu eski depremlerimin artçısı gibi...tek bir an! Yok oldu herşey, yıkıldı gözlerimin baktıkları, bitti umutlar, yandı dualar...Ne garip yıllardır söylenen dillere pelesenk ettiğimiz bir şeydi bildiğimiz bir yoldu yordamdı aslında "anlardan oluşmuştu zaman" ,aldığımız nefes bir andı verdiğimiz bir an...ama yeni anladım, bilmekten farklıdır ya anlamak yeni anladım! varlığında aldığım nefesti hayatımın anlamı, yokluğunda zamanlar uzardı...

27 Temmuz 2010 Salı

BİR dir BİR

Bir girdabın içinde olduğunu düşün dedi. Karanlıktan ve düşüşden başka ne getirisi vardır ki?
Öyle olduğunu düşün işte... dedi yada kafanın içinde bir sis perdesinin, nasıl göreceksin o zaman dışarıdaki senden bağımsız olan berraklığı ? Kim gösterecek, buna kadir biri mi var? Ve dağılırken o hızla düşüncelerin etrafa nasıl toparlayacaksın ve o şiddetle çekilirken daha bir aşağıya? Donuk bir bakış sabitlenmişse bir noktaya kimdir can verecek olan? dedi...Kimdir yeniden hayata dödürecek olan?..
Gözlerimizi kapattık biz bir rüyaya, açtığımızda hayal de rüyada bitecek,
Öyle bir an ki...dönüş yok! Uyumak isterken delicesine,gözleri tekrar kapatmakta yok...